12 Eylül 2013 Perşembe

Başlarken...

Merhaba, 

Adım Duygu. 


31 yaşında, 1.60 boyunda ve bugün itibarı ile 58 kg. ağırlığında bir kadınım. Serüvene başladığımda 7 yıl gibi bir süreçte 45 kilodan 63-64 kilolara vurmuştum yani bugünkünden tam 5 kilo daha fazla! (5 sayı ile çok bir anlam ifade etmeyebilir ama bu kiloyu vermem yaklaşık 1 yılımı aldı dersem benim için önemini sanırım daha iyi anlayabilirsiniz.) Boyum düşünüldüğünde ulaştığım 64 kilo gerçekten korkutucu bir sayıydı. O zamanlar rakamlara çok fazla kafayı takıyordum ve işim gücüm 5'li sayılara geri dönebilmekti.  

Sayılarla kafayı bozmamın ne kadar yanlış bir şey olduğunu (zaten matematikle de oldum olası aram iyi olmamıştır); esasen ilgilenmem gereken konunun vücudun yağ ve kas oranı olduğunu ise çok sonra öğrenecektim. 

Zaten sayılara bu denli takılmış olmak, psikolojik açıdan da beni mahvetmeye başlamıştı. Günde en az 4 ve hatta daha fazla kez tartılıyor (uyanınca, evden çıkmadan önce, akşam, gece yatmadan önce ve hatta tartıyı her gördüğümde), neredeyse ağlayacak gibi çöküyor, sürekli boyum ve kilomu oranlıyor, şu meşhur "boy ile kilo arasında en az 8-10 sayı fark olması gerekir!" efsanesine takılıyor, mutlaka ve acilen 52 kiloya geri dönmem gerektiğini düşünüyordum. (Kabul ediyorum 45 kilo iken hastalıklı bir zayıflıktaydım. O nedenle hedefim 52'ydi.)

***

Hayır ama bu işte bir tuhaflık vardı! Çünkü çevremdeki hiç kimse 64 kilo olduğuma inanmıyor, kesin tartın bozuktur, 64 olamazsın, hiç göstermiyorsun diyordu. Diğer tarafta da beni hep zayıf görmeye alışan ailem, beni her ziyarete geldiklerinde (en az 3-5 ay aralarla oluyordu) kilo aldığımı, çok şişmanladığımı, dikkat etmemi söylüyordu. Babamın "kızım sen çok kilo aldın!" dediği o gün sanırım dönüm noktam oldu. Çünkü babamın bir şey gerçek değilse asla söylemeyeceğini, hele ki böyle bir konuda beni asla üzmeyeceğini çok iyi biliyordum. 

O günden sonra artık şişman bir insan olduğuma ve bir daha hiç zayıflayamayacağıma kendimi inandırdım. Bu moral bozukluğu ile daha da anlamsız ve çok yemeye başladım. Neredeyse önüme ne gelse yiyordum, yaklaşık 2-3 ayım da böyle geçti. 

Nihayet bir gün, instagramdan takip ettiğim ve bugün ilk günden de çok sevdiğim bir insan ile tanıştım ve O'nun fotoğraflarına ve değişimine baktıkça bunu yapamamak için hiçbir sebep olmadığını düşünmeye başladım. Kısacası beynime olumlu sinyalleri göndermeye böylece başlamış oldum... Beynimi "Ben şişmanım zayıflayamam" sinyalinden yavaş yavaş kurtarmaya başlamıştım. Yalnız önümde hala uzun bir yolum vardı... 

Ardından daha da çok okumaya, araştırmaya, konuya eğilmeye başladım. (Oldum olası da bu konulara ilgiliyimdir, çer çöp ot, salata, sağlıklı besinler vs. hep ilgimi çekmiş konulardır.) 

Bir kere sayılara kafa yormaktan vazgeçerek, işin sırrının yağ ve kas oranında gizli olduğunu öğrenmiştim. O güne kadar bunu hiç düşünmediğime hala inanamıyorum, basiret bağlanması böyle bir şey olsa gerek; insanların bana 64 göstermiyorsun demesinin sebebinin yağ oranımın, sağlık sınırları içinde ve gayet iyi olması olduğunu çözdüğüm gün ikinci sınırı da aşmış oldum. Her şey yolundaydı! 

Spor hocamın yaptığı ölçüme göre vücudumdaki yağ oranı gayet normal, kas oranım ise fena sayılmazdı ama kas kitlemi arttırmam gerekiyordu.(Sanıyorum yağ-kas konusunda 3 yıl boyunca yaptığım pilatesin etkisi ve zaten oldum olası sağlıksız besinler tüketmememin etkisi yadsınamaz.) 

Böylece daha bilinçli şekilde beslenmeye, spor yapmaya ve bütün vücudumu tanımaya başladım. Beslenme şeklimdeki ciddi eksiklikleri ve hataları çözümleyebilmeye başlamıştım. Zira hiçbir zaman çok fazla yemek yemememe rağmen kilo almıştım ve azaltmama rağmen veremiyordum. Hatalarımı çok sonra anladım ve hala da pek çok hatamı öğrenmeye devam ediyorum... 

Ben 25'li yaşlarıma kadar, kendimi gereğinden fazla aç bırakmış, 50 kilonun üzerine asla çıkmamış, normal yeme düzenimi alt üst etmiş, vücuduma hiç bakmamış, delicesine sigara içmiş (günde 1 - 1.5 paket civarı), her psikolojik travmada sigaraya daha da dayanmış, kısacası vücudumu en güzel yaşlarında gereksiz yere yormuş ve yıpratmıştım. Normal bir insanın yeme düzenine geçtiğimde ise obezliğe yol almıştım. Vücut alışık olmadığı bir şey ile karşı karşıya kalınca afallamış, nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı! E haklı, ne yapsın?!

Bundan 4 yıl kadar önce vücudumla barışmaya, ona iyi bakmaya karar verdim. Spora başladım, 2-3 yıl kardiyo hiç olmadan sadece pilates yaptım (ki bunun da yanlış olduğunu daha yeni yeni öğreniyorum), bundan 1 yıl önce de yeme düzenimi elden geçirmeye karar verdim. Şu anda haftada en az 4 gün sporumu yapıyorum ve ana öğün - ara öğün atlamadan yaşamaya çalışıyorum. Bu arada 3 yıl önce tırnak yemeyi (çocukluğumdan beri yiyordum), 1 yıl önce de sigara içmeyi bıraktım. Kısacası ben kendimle barıştım ve kafamın karışıklığını çözdüm.

Siz de kendinizle barışmaya ve yola çıkmaya var mısınız?  


O zaman bir kez daha merhaba! :)